1

Yaklaşık 1 ay önce kesin dönüş yaptım. 10 aylık inanılmaz maceram bir perşembe akşamı sona erdi. Biraz araştırma sonucu biraz arkadaş tavsiyesi ve biraz da tesadüfi bir şekilde Polonya’da yaptım erasmusumu. Hiç pişmanlık duymadım Polonya’yı seçtiğim için. Ve çok güzel anılarla döndüm. Polonya insanı, kültürü ve coğrafyası ile benim ikinci vatanım adeta. Biliyorum bu tip cümleler samimi gelmiyor. Bana da gelmezdi ancak büyük konuşmamak gerekiyormuş. Neden bu kadar bağlandığımı ve normalde yadırgadığım ikinci vatanım söylemini kullanmamın sebebini yazının devamında anlayacağınızı umuyorum. Gerçekten 10 ay uzun bir süreç. Normalde planlayarak yazıyorum ancak bu yazı için mümkün değil. Aklıma estiği ve içimden geldiği düzende yazacağım. Umarım tüm hislerimi ve ayrıntıları en doğru şekilde aktarabilirim. Bu yazıda bir erasmustan çok daha fazlası olacak aslında. Gelin başlayalım.

Neden Polonya?

Bu soruyu gerek orada tanıştığım arkadaşlarımdan, öğretmenlerimden gerekse buradaki çevremden çok duydum. Tercih sıralamasında ortalamanın üstünde puanım olduğu için ilk tercihimin tutma olasılığı çok yüksekti. Ben ilk tercihimi İspanya, İtalya yerine Polonya’dan yana kullandım. Birincisi Akdeniz ülkeleri inanılmaz güzel yerler ancak Antalya’da doğup büyümüş olamam sebebi ile yakınlığı vardı.. Polonya ise bambaşka. Orta Avrupa’ya kurulmuş, çok zorluklar çekmiş enteresan bir ülke. Hayatımın hangi döneminde bir daha böyle fırsat geçerdi bilmiyorum.

Polonya’nın konumu beni cezbeden diğer etken. Başta en büyük sınır komşusu Almanya olmak üzere, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Ukrayna, Belarus, Litvanya  kararımdaki önemli ayrıntılardı. Özellikle yaşadığım şehir olan Wroclaw’ın Polonya’nın güneyinde olup Berlin ve Prag’a üç buçuk saatlik bir mesafesi olması gerçekten inanılmazdı. Canımın sıkıldığı cuma günleri sırt çantamı alıp iki saat sonrasına otobüs bileti alıp  Berlin’e ve Prag’a gittiğim çılgın günleri ayrı bir başlık altında işleyeceğiz elbet.

Üçüncü ve sanırım en önemli diğer faktör ise ucuz olmasıydı. Polonya’nın para birimi olan Zloty Türk Lirasından daha değersiz. Şu anki kur ile 100 zloty = 73 Tl. Ben hibesiz olarak gittim ancak dönem yarısında yedeklerden hibelendirildiğimi öğrendim. Ancak hibemi kullanma ihtiyacı duymadım. Çünkü hibesiz de erasmus yapılabilecek bir ülke Polonya. Bu konuda birçok soru alıyorum. Ayrıntılı bir şekilde birkaç paragraf sonra açıklayacağım.

Farklı bir kültürü barındırması, ucuz olması, yerinin güzel olması derken bir eylül sabahı kendimi güzel Polonya’mın Wroclaw şehrinde buldum.

Neresi bu Wrocław?

Norveç yazısı ile alışkanlık haline geldi harita ile açıklamak. Gelin Wroclaw’a önce bir tepeden bakalım?

64290-004-B95B99CA

Odra nehri üstüne kurulmuş olan Wroclaw Polonya’nın dördüncü büyük şehridir. Wroclaw için bir Alman şehriydi diyebiliriz. 1945’ten sonra Polonya Wroclaw’ı topraklarına katmıştır.

Şehre varmadan önce edinilebilecek bilgilerin en başında şehrin Berlin’e ve Prag’a   3-4 saatlik otobüs mesafesinde oluşudur. Bu da demektir ki canınız sıkıldıkça bir Berlin bir Prag havası alabilirsiniz.

Türkiye’den Wroclaw’a ulaşım   

Şu an için Türkiye’den direk bir uçuş yok. Ama ben size en pahalı ve konforludan en ucuz ve daha az konforlu olana doğru sıralayacağım?

1. İstanbul’dan Varşova’ya Türk Hava yollarının hafta içi ve hafta sonu olan seferleri ile gidilip oradan tren veya Polskibus( Yazının devamında sürprizlerle açıklayacağım firma) ile yaklaşık beş saat süren bir yolculuktan sonra Wroclaw’a ulaşabilirsiniz. Maliyet ise uçak bileti için birkaç ay öncesinden alırsanız 700-1000 arası olabiliyor. Otobüs ve tren bileti ise 20-30 lira arasında. Bu yöntem ile kazanacağınız avantajlar Thy’nin 30 kg’lık valiz hakkı, uçak içi ikram olacaktır.

2. Yine İstanbul’dan Pegasus Havayolları ile Berlin’e gidilip oradan otobüs ile üç buçuk saat bir sürede gidilebilir. Eğer ki gerçekten önceden alırsanız 150 liradan 400 liraya kadar olan fiyat aralığında biletinizi alabilirsiniz. Otobüs bileti ise 25-35 tl civarında olacaktır. Ben bu yolu tercih ettim. Tek sıkıntı Polskibus’ın Berlin’den olan seferleri daha seyrek. Pegasus ile gece yarısı berlin’de olmuştum. Otobüs ise sabah saat yedi buçukta idi. Bu sebeple yaklaşık yedi saat havaalanında beklemiştim. Bu biraz zordu. Ancak uçak biletimi 180 lira civarında gayet makul bir fiyata almıştım otobüs bileti ile 200 liraya denk gelmişti. Pegasus eskiden daha kaliteli bir firmaydı. Ama son yıllarda ucuzladıkça kalitesi de düştü. Yurt içi uçuşlarında olduğu gibi yurt dışı uçuşlarında da çok kalitesiz. Bunu da gözden çıkarmamak gerek. Benim konfor ile işim yok beni götürsün zaten çok eşyam da yok( 15 kg valiz hakkı) diyorsanız bu yöntem tam size göre.

3. İstanbul’dan Prag’a olan bu uçuşunuz da Berlin’deki aynı sistem. Pegasus’un Prag’a da seferleri var. Ama Berlin kadar ucuz değil. Ancak Prag Wroclaw arası da Polskibus ile rahatça gelinebilir.

 

Bırakalım bu para mevzularını. Size benim muhteşem şirin şehrimi tanıtmak istiyorum. Wroclaw gerçekten küçük bir şehir. Rynek adı verilen bir şehir merkezi var. Büyük şirketler, güzel restaurantlar, önemli  yapılar, tarihi Wroclaw üniversitesi, barlar  ve clublar ile çerçevelenmiş olan Rynek klasik bir Polonya şehri merkezi. Genelde Polonya’daki her şehirde market meydanları renkli binalarla çevrili olur.

10649639_299301713609296_4026445069418582459_n
Rynek’ten bir köşe

Yaklaşık 600 bin kişinin yaşadığı bu şehirde inanılmaz bir tramvay ağı var. İstediğiniz her yere tramvay ile gidebilirsiniz. Sanırım otobüs olarak sadece gece otobüslerini tercih ettik. (  241 Galeria Dominikanska-Bujwida bilenler bilir….) Onun dışında tramvay yeterli. Okul yönetimi birkaç hafta içinde öğrenci kartımızı teslim etmişti. Bu öğrenci kartı ile okul dönemi biletleri alınabiliyor. 5 aylık bütün hatları kapsayan bilet 180 zloty idi. Tramvaylarda ve otobüslerde kartınızı okutmuyorsunuz. Sadece bilet okutma makineleri var. Wroclaw’da çok nadir bilet kontrolü oluyor. Biletsiz yakalansanız bile ton ton memur amcalar sizi 100 zloty ödemeye zorlamıyor. 5 ay boyunca biletsiz binip üç beş kere yakalanan ama hiçbir şey ödemeyen arkadaşlar da oldu. Onlar bilir kendilerini?

Odra nehri ve tarihi klise
Odra nehri ve tarihi klise

Wroclaw’da insanlar genel anlamda çok nazikti. Sınıfsal ayrımın sınırlarını çok göremeyeceğiniz bir şehir. Sokakta yürürken insanlar gülümser ve aceleleri yoktur. Kimse bir yere yetişmek için birbirini ittirmez. Toplu taşıma araçları insani şartlarda kalabalıktır. Kimse sizi taciz etmeye kalkmaz. Sözle taciz mutlaka olmuştur ama lehçe olduğu için anlamamak bir avantaj.

Şehir tamimiyle düzlük bir şehir. Bu nedenle bisiklet kullanımı oldukça rahat. Polonya’nın diğer şehirleri ile kıyaslandığında güneşli gün sayısı daha fazla olmakla birlikte daha sıcaktır. Ancak Türkiye kışları ile kıyaslandığında soğuk Doğu Anadolu soğukları ile aynı seviyede.

10710643_301319200074214_5556112596448119472_n

 

Cüceler Wroclaw’ın simgelerindendir. Yaklaşık 300 cüce olduğu söylenir. Bu üç yüz cüceyi bulana ödül verileceği üzerine yarışmalar da düzenlenmektedir. Pamuk prenses ve yedi cüceleri hikayesinin burada yaşandığı başta olmak üzere birçok efsane dönmektedir şehirdeki cüceler hakkında.

Botanik bahçesi ve katedral
Botanik bahçesi ve katedral

Wroclaw kelimenin tam anlamıyla yemyeşil bir şehirdir. Birçok park bulunur. En ünlülerinden olan Botanik bahçesi yüzlerce farklı bitki örnekleri ve doğası ile çok özel bir yerdir. Şehir merkezinden yalnızca 10 dakika yürüme mesafesi ile ulaşılabilir. Bu şehrin en güzel yanıdır bu. Bir yere ulaşmak için saatlerinizi harcamazsınız. Havaalanına otobüs ile 30 dakikada ulaşırsınız. Şehir merkezinden her yere yürüyerek istediğiniz yerlere ulaşırsınız. Ve yürümek çok keyiflidir. Çünkü tarihi, temiz ve şirin bir şehirdir. Yol üstünde ünlü Leh dondurmacısının her gün cadde boyunca yayılan kuyruğuna girer ve günlük dondurmanın keyfini çıkarırsınız. Yoğun günlerde bayağı beklersiniz ancak o doğal lezzet buna değer.

Şehir merkezine yakın nehir üzerine kurulmuş küçük bir ada vardır. Genelde gençler içkilerini alıp bu adada içerler. Ne yazık ki Polonya’da halka açık yerlerde içki içmek yasaktır. Ve toplu taşıma biletleri konusundaki müsamahalarını asla bu konuda göstermez yetkililer. Sadece bu adada gece yarısına kadar içmek serbestmiş ancak sonradan onu da değiştirip orada içmeyi de yasaklamışlar. Ancak yazları orada çok güzel etkinlikler olur.

Şehirde öğrenci nüfusu ciddi anlamda fazladır. Başta Wroclaw Üniveristesi olmak üzere özel ve devlet olmak üzere bir sürü iyi üniversite vardır. Ayrıca çok fazla yabancı öğrenci vardır. Ukraynalılar, İspanyollar, Türkler ilk üçü sırasıyla oluşturur. Ukraynalıların özellikle son birkaç yıldır politik sebepler yüzünden sayıları artmış. Bir Ukraynalı arkadaşımdan öğrendiğime göre askere gitmemek ve orduya çağrılmamak için Polonya’daki paralı üniversitelere başvuruyorlarmış. İspanyolların çok fazla tercih etmesinin sebebi ise ucuz olması. Bir de Polonya’da gerçekten İspanyol kültürüne ciddi bir ilgi var. İspanyol müzikleri ve İspanyolca çok popüler. Birçok İspanyol erasmus öğrencisi okudukları dönem boyunca dil okullarında lehlere İspanyolca öğreterek ciddi paralar kazandılar. Ben de şansımı denemek istedim. Türkçe öğretmek konusunda ama pek tutmadı. Listenin üçüncü sırasını tutan sevgili milletimin birinci geliş sebebi ucuzluğun yanında doğal nimetler. Nedir mi bunlar boyları ortalama olan, ince yapılı narin ve yüzde doksan mavi gözlü namları dünyaca bilinen leh kızları. Gerçekten güzeller ona lafım yok. Ki benim en yakın arkadaşlarımdan biri haline gelmiş Klaudia dünya güzelidir ❤

Eğer Polonya’da özellikle Wroclaw’da özel üniversitede okumak isterseniz seneliği sadece 3500 Euro. Ancak eğitim kalitesi çok iyi değil.

Şehirdeki gece hayatı sadece Türkiye’den ve doğu ülkelerinden gelen için değil Avrupa’dan gelen için de dudak uçuklatır. İnanılmaz ucuza inanılmaz eğlenirsiniz. Pasaj Niepolda denilen bir meydan vardır. Ünlü birçok gece kulübü buraya dizilmiştir. Haftanın yedi günü kalabalık olan bu pasajda eğlenmeden önce genelde bir barda birlar içilir. Devamında shot bara gidilip tüm çılgın shotlar denenir ve ardından kulübe geçilir. Wroclaw’ın gece hayatı raconu böyledir. Her müzik zevkine uygun mekan vardır. Gerçekten çok kaliteli müzikler çalan yerler bulabilirsiniz. Genelde Elektronik ve Latin müzik hakimdir.

Hafta sonları çevre şehirlerden ve özellikle Almanya’dan birçok turist ziyarete gelir. Almanlar Wroclaw’a eski adı olan Breslau derler. Biraz milliyetçi Lehler ise hala bunu kullanana gerçekten kırıcı olabilirler.

Wroclaw küçük ama işlek bir havaalanına sahiptir. Ryanair ve Wizzair’ın da uçtuğu bu havaalanından başta Avrupa içi birçok başkente gerçekten uygun fiyata uçabilirsiniz. Polonya içi ise komik olacak kadar ucuzdur. Vize işlemim için Varşova’ya gitmem gerektiğinde iki gün sonrası için gidiş dönüş yaklaşık Türk lirasına bilet bulmuştum. Ancak Ryanair ile uçtuğum havaalanı Varşovanın çok da önemli bir havaalanı olmadığı için şehir merkezine giden trene bir on lira dada bayılmıştım. Ryanair’ın bu hinliklerini yazımı okuyanlar çok iyi bilirler. Eğer Ryanair kullanacaksanız hemen yan sekmede Ryanair yazımı açmanızı ve müsait bir zamanınızda bir de onu okumanızı tavsiye ederim?

Yine bildiğiniz üzere BlaBlacar ile seyahat edilebilir. Türkiye’de cesaret edemediğim bu uygulamayı Avrupa içi seyahatlerimde birçok kez kullandım. Hiçbirinde en küçük problem yaşamadım ve çok ucuza birçok yere gittim. Wroclaw’dan otobüslerin gitmediği birçok yere siz de Blablaar’ı kullanarak gidebilir ve cici insanlarla tanışabilirsiniz.

Öğrenci yurtları

Eğer erasmus ile Polonya’nı herhangi bir şehrine gidiyorsanız yurdunuz okulun koordinesi ile ayarlanacaktır. Wroclaw Ünivesitesinin Erasmus ofisi bu konuda bir harikaydı. Hatta isim vermekten şeref duyarım. Barbara Pietrzkiewicz…(Evet lehçe ayne böyle bir dil bu arada). Kendisi erasmus sürecinin en başından sonuna kadar her sonumuzda tatil, haftasonu veya toplantı demeden bütün sıkıntılarımda yanımda oldu. Onsuz bu erasmus olmazdı. Gerçekten olmazdı. Sonuç olarak okul başlamadan iki ay öncesinde bizim kayıtlarımız erasmus ofisi vasıtası ile online olarak  yapıldı. Oraya vardığımızda hiç sıkıntı çekmeden yurdumuza yerleştik.

Yurdumuz 21 katlı bir binaydı. Hatta yanında da 18 katlı kardeş yurt bulunuyordu. Bizim yurdumuzun adı Kredka yandaki yurdun adı ise Olowek’ti. Polonya’da her üniversitenin kendi yurdu var. Yani başka üniversitelerden öğrenciler zorunlu şartlar dışında kabul edilmiyor. Gelmeden önce online kayıtta size seçenekler sunuluyor. Odada tek mi kalmak istersiniz veya bir kişi ile paylaşmak mı şeklinde. Bir de yabancı öğrenci mi yerel öğrenci ile mi şeklinde bir soru soruldu. Ben tercihimi paylaşımlı odadan benim gibi yabancı öğrenci ile kalmaktan yana kullandım.

Solda kalan Kredka sağdaki ise Olowek
Solda kalan Kredka sağdaki ise Olowek

Her katta 8 küçük daire bulunuyor. Her dairede ise 2 oda bir banyo ve 1 mutfak bulunuyor. Odalarda tercihe göre bir veya iki kişi kalıyor. Ben odamı İspanyol arkadaşım Paula ile paylaştım. Dairemizi ise yine bir İspanyol ve leh kız ile paylaştık. Özellikle oda arkadaşım dünyanın en tatlı İspanyolu idi. Yurt dedikodularından, dairede verdiğimiz partilere, yaptığımız değişik yemekleri paylaşmaktan tutun çılgınlar gibi İspanyolca şarkılarda dans etmemize kadar inanılmaz bir 10 ay geçirdik birlikte. Birçok insan oda arkadaşıyla problem yaşarken biz harika bir ikili olduk.

Tipik bir erasmuslu odası
Tipik bir erasmuslu odası

Aylık olarak 478 zloty( 340 tl) ödedim. Buna elektrik,su ve internet de dahil. Fiyatı arttırma gibi bir şey söz konusu değildi. Yurdumuz şehrin en popüler Erasmus yurdu olduğu için iki dönem boyunca çılgın partiler eksik olmadı. Yurdumuzun tam karşısında ise gerçekten kalitesiz Alibi adında bir gece kulübü vardı. Ancak adamlar pazartesiyi erasmus gecesi olarak gelenek haline getirmişler ve her pazartesi bizlerden kazandıkları ile bir ayı rahatça toparlayabiliyorlardı.

Hayatımda ilk defa yurtta kaldım ve sanırım en güzel deneyimlerimden biriydi. Öncelikle karışık ve birçok milletten öğrenci ile kalmam en güzel yanıydı. Sadece bizim binamızda 600’e yakın öğrenci vardı. Yan yurtta’da bir o kadar daha olduğunu düşünün. İdare etmesi gerçekten zor aslında.

Yurt odamdan harika bir gün batımı
Yurt odamdan harika bir gün batımı

Yurt yönetimi partilere ve yurt içindeki hiçbir etkinliğe karışmazdı. Bu etkinlikler ortak alanlarda, koridorlarda ve merdivenlerde olmadığı sürece. En katı oldukları kural ise odadaki eşyalardan herhangi birine zarar verilmesiydi. Yurttan ayrılmadan detaylı bir oda kontrolü yapılıyor ve herhangi bir kırık dökük varsa anında depozitonuzdan kesiliyor.          ( Yurda ilk geldiğimizde bir aylık kira parasını depozito olarak verdik)

Yurtta kalmanın sanırım en güzel yanı mutsuz olmaya asla vaktiniz ve izninizin olmamasıdır. Nasıl mı? Eğer benim gibi harika bir oda arkadaşına sahipseniz mutsuz olduğunuzu anlar anlamaz yurdun altındaki fırından bir muffin alır ve masanıza notla birlikte bırakır. Ardından hala depresif modda olduğunuzu görürse yanınıza gelir önce sizi dinler ve  bunun üstüne içmemiz gerektiğini söyler. Siz bir iki votka shottan sonra daha iyi hissedersiniz ve hep birlikte her gün farklı odalarda gerçekleşen partiye gider ve sıkıntınızı unutursunuz. Evet sistem aynen böyle işliyor.

Komşularınız yaptıkları yerel yemeklerden mutlaka bir tabak daha getirirler. Toplu akşam yemekleri, sabah kahvaltıları, doğum günü kutlamaları hiç eksik olmaz. Eve çıkan bir sürü arkadaşım da oldu. Ama asla yurt ortamının yerini tutmadığını kendileri de belirttiler. Sadece Polonya için de geçerli değil. Eğer erasmus yapacaksınız kesinlikle yurtta kalın derim. Ancak Polonya içi çok ucuz yurtlara kaçmayın. Orta pahalılıkta yurtlarda daha rahat edeceğinizden emin olabilirsiniz.

Polonya’da erasmus birinci dönem mi ikinci dönem mi yapılmalı?

Gönül ister benim gibi iki dönem yapın ancak birini seçmek zorundaysanız gelin ben iki dönem için de avantajlar, etkinlikler ve dezavantajlar olarak size bir liste hazırlayayım. Hangi blog yapar size böyle bir iyilik. Tüm iyi niyetimle bir Polonya gönüllüsü olarak ben! Şaka bir yana gerçekten bu muhteşem erasmus sürecinde bir parça bile yardımcı olabilmek sanırım beni manevi olarak besleyen bir şey. Bu kadar duygusallık yeter. Şimdi gerçeklere dönelim.

Polonya’da erasmus’a birinci dönem başlamanın en güzel yanlarından ülkenin sizi tatlı serin bir eylül havası ile karşılıyor olmasıdır. Ama sıcaklık kademe kademe düşer ve özellikle aralık ve ocak ayında inanılmaz bir soğuk ile karşı karşıya kalırsınız. İlk dönem gerçekten çok ama çok soğuk oluyor bu konuda anlaşalım.

Gelelim ilk dönemin en güzel yanlarına. Birincisi tabiki Cadılar bayramı. Her sene 31 Ekim’de kutlanan bu bayram Polonya’da da coşkulu bir şekilde gerçekleşiyor. Olayı dinsel boyutta kişiselleştirmeye gerek yok. Buna bir tekinlik gözü ile bakılabilir ki gerçekten eğlenceli ve komik. Ben de cadılar bayramına ikinci el  dükkanından 11 zloty’e aldığım cadı elbisem ve korkutucu makyaj ile girdim. Önce yurtta başlayan kutlamalar şehir merkezinde devam etti. O buz gibi gecede sokaklarda hayal bile edemeyeceğiniz yaratıcılıkta kostümlerle dans eden içen ve eğlenen insanları görmek gerçekten çok güzeldi. Tabi gecenin ilerleyen saatlerinde kaldırım kenarlarında kusup sızmış kurt adamlar, katil hemşireleri görmemezlikten gelirsek.

İkinci ve en önemli etkinliğimiz ise Noel. Bu her sene 25 Aralık gecesi İsa’nın doğumunun kutlandığı bir Hristiyan geleneğidir. Noel için Wroclaw’da bir ay öncesinden harika bir christmas market kuruldu. Hatta Avrupa’daki sayılı marketlerden olduğu söyleniyor. Bu harika market şehir merkezindeki meydana konumlandırıldı. Birçok kulübeden oluşan bu pazarda hediyelik eşyadan farklı ülkelerden lezzetlere ulaşabilir, bir noel klasiği olan tarçınlı ve portakallı sıcak şarabınızı santa kupalarınızda yudumlarken binlerce insanla Last Christmas dinleyebilirsiniz. Tabi çoğu öğrenci bu zamanda ailesinin yanına gidiyor. O yüzden christmas yemekleri bir hafta öncesinden düzenlendi yurtta. Arkadaşlarıma evlerinden nasıl kutladıklarını sorduğumda neredeyse hepsi christmas gecesi aile ile yenen yemekten sonra yılbaşı gecesini arkadaşları ile çılgınca kutladıklarını söylediler.  Ben ise bu kutlama için Norveç’e gittim. Norveç yazımın ilk bölümünde gezdiğim ve kaldığım yer hakkındaki ayrıntıları bulabilirsiniz. İlk christmas deneyimimin tüm detaylarını ve kuzey ışıklarını ise ikinci bölümde yazacağım.( Evet üzerinden kaç ay geçti fakat tembellik..)

İkinci dönemin ilk ve en önemli tatili ise Paskalya. Hristiyanlıktaki en önemli ve eski bayramdır. İsa Mesih’in çarmıha gerildikten sonra 3. günde dirilişi kutlanır. Mart sonundan Nisan’ın ilk haftasına kadar olan süreyi kapsar. Ve her ülkede tatil günlerinin farklı olduğu söylenebilir. Paskalya’nın yumurta boyamak dışında eğlenceli olduğu söylenemez. Zaten ciddi ve önemli bir dini bayram olduğu için bütün öğrenciler iki üç haftalığına evlerine gitmişlerdi. Dönem arası tatili ile birleşince bu tatil bir buçuk ayı bulmuştu. Dersleri yoğun olan öğrenciler ise bu tatili değerlendirip uzun seyahatlere çıktılar. Peki ya ben mi? Çok uzun hikaye ancak benim vizem 22 Şubat’ta bitti. Ve ben oturum kartına başvurdum. İkinci dönemi uzatma ve Polonya’da oturum kartı alma sürecini ayrıntılı olarak anlatacağım.

İkinci dönemin bana göre en güzel anısı Polonya’ya özgü olan Juwenelia idi. Juwenelia bütün mayıs ayını kapsayan tüm ülke çapında öğrenci etkinlikleri. Her üniversitenin farklı tarihleri oluyor. Ve kutlamaların ilk günü aynı  bütün öğrenciler birbirinden yaratıcı ve komik kıyafetlerle öğlen büyük bir yürüyüşe çıkıyor.

10498444_382796395259827_1740558556021250814_o

Önde bir araba ve müzik eşliğinde şehir turlandıktan sonra o günkü etkinliklere ev sahipliği yapan üniversitenin etkinlik alanına geliniyor. Ve gece yarısına kadar farklı gruplar ve djler eğlence devam ediyor. Hayatımdaki en güzel öğrenci festivali idi. Herkes çok sevimliydi. Zararlı, tacizci veya hırsız yoktu. Herkesin en büyük amacı birlikte en güzel şekilde eğlenmekti.

Bu favori kostümlerden :)
Bu favori kostümlerden?

Bizim şehrimizde en az dört veya beş tane üniversite olduğu için bütün mayıs ayı bu festival ile geçti. Ve gerçekten çok keyifliydi.

Şimdi gelelim kuzu kulağının faydalarına. Nedir bu iki dönemin dezavantajları? Birinci dönemin sanırım tek dezavantajı çok soğuk olduğu için seyahat etmenin çile olmasıdır. İkinci dönemin en önemli dezavantajı ikinci dönem gelen erasmus öğrencilerinin zaten kurulu bir düzene gelmeleridir. Onlar gelmeden önce çılgın bir dönem bitmiştir. Yerel ve full-time öğrenciler çok da yeni erasmuslular ile tanışmayı önemsemezler ilk dönem gibi. Herkesin bir grubu olmuştur ve sizin de erasmuslular ile takılmak dışında çok da bir şansınız olmaz. İlk dönem bütün etkinlikler gerçekten hep birlikte yapılır çünkü herkes yenidir ama ikinci dönem böyle olmaz. Aman bu muydu dezavantaj diyenler olduğunu duyar gibiyim. Öyle gözükmese de öyle. ( Böyle de harika bir cümle ile kapatıyorum bu paragrafı)

Polonya’da hibesiz erasmus mümkün mü?

Mümkün güzel insan elbette mümkün. Polonya düşük bütçeli değişim öğrencilerinin yanında olan bir ülkedir. En önemli örnek iki dönem de hibesiz erasmus yaptım. Tabiki keyfi değildi. Hibe çıkmadı. ( İkinci dönem çıktı ancak almak için dönüş yapmam gerekiyordu.) Ve iki dönem de İstanbul’da ailesinden ayrı yaşayan bir öğrencinin harcadığı işle aynı harcayıp daha güzel yaşadım. Biliyorum rakamlarla gel diyorsunuz bana. Gelin ne kadar harcamışım bütün hesap dökümlerimi sereyim ayaklarınıza.

Ailem bana aylık bin lira gönderdi. 300 lira da devletten aldığım para ile toplam 1300 Türk Liram vardı. Bunun dörtte biri ile kiramı ödediysem bana ne kadar kalmıştır? Mf ve Tm öğrencileri atladı hemen. Böyle de eğitici bir blog. Yok yok ben de sözelim hiç gerek yok böyle şeylere?

Neyse bu 1300 lira yaklaşık 1800 zloty oluyordu. Şu an daha düşük bile olabilir. Tl zloty karşısında gittikçe değer kaybediyor. Ben ilk Polonya’ya geldiğimde 1 zloty 60 kuruştu. Şu an kontrol ettim 76 kuruş olmuş. Seneye eşitlenir o halde. Ne hoş ekonomimiz gerçekten bir harika.(!)

1800 zloty’nın 470’i ile her ay kiramı ödüyordum. Kendime günlük harçlık kotası koyuyordum mesela günde en fazla 40 veya 50 zloty harcayabilirim. Bu seyahat harcamalarıma göre 20’ye kadar bile düşüyordu. Mümkün olduğunca marketten alışveriş yapıp yemeklerimi evde pişiriyordum. ( Evet oradayken de oda arkadaşım bana ne zaman eve geleceksin diye sorardı  ya da ben birkaç saate evde olurum gibi cevaplar verirdim. Bir süre sonra evden farkı olmuyor. Farklı bir duygu. Nasıl özledim yurt evimi…) Evde yiyip, yemekten tasarruf ettiğim para ,le dışarıda içiyor veya güzel tatlılar yiyiyordum. Bu parayla hem yedim hem içtim hem seyahat ettim hem de alışveriş yaptım. Düzgün bir bütçe planlaması ile gerçekten bu paranın daha azına bile gayet rahat Polonya’da yaşayabilirsiniz. Hibe çıkmasa bile mutlaka gidin!

Polonya’dan seyahat etmek.

Polonya Avrupa içi seyahat etmenin gerçekten pratik olduğu bir ülke. Gerek kara  gerek demir gerekse havayolu ile çok uygun fiyatlara seyahat edilebilir. Başta Varşova olmak üzere Wroclaw, Poznan, Krakow gibi büyük şehirlerdeki havaalanlarından Ryanair ve Easyjet ile uçmak mümkün. Ryanair ayrıntıları için sizi yan sekmeye de alabilirim. Birkaç hafta öncesinden alıp Varşova’ya gidiş dönüş 40 zloty’ye uçtuğum günler de olmuştur. Varşova’dan ise Oslo’ya, Stockholm’e ve Londra’ya çok uygun fiyatlı biletler bulmak mümkün. Ancak Ryaniar’ı gerçekten çok iyi tanımanızda avantaj var.

Karayolu ile seyahat dediğimizde gerek kendi vatandaşına gerek Doğu Avrupa vatandaşlarına gerekse erasmus öğrencilerinin gönüllerine taht kurmuş olan Leh firması olan POLSKIBUS  gelir. Bu otobüs firması başta Polonya içi olmak üzere neredeyse bütün şehirlere ve kasabalara çok çılgın fiyatlara ulaşım imkanı sunar. Evet 1 zloty’ye bilet alanlar bile olmuştur. Ülke dışı olarak ise Berlin ve Prag destinasyonları çok popülerdir. Özellikle benim şehrim Wroclaw’dan erken alırsanız gidiş dönüş 40 Türk Lirasına Berlin’e veya Prag’a bilet alabilirsiniz. Berlin otobüs ile 3 buçuk saat, Prag beş buçuk saat sürer. Sıkıldığınız bir cuma akşamı sırt çantanızı alıp bu otobüs firması ile yüreğinizin götürdüğü yere gidebilirsiniz. Polonya sınırları içinde ücretsiz Wi-Fi sunan Polskibus otobüs içi ikramları ve rahat otobüsleri ile ülkenin en meşhur ve popüler şirketidir. Hatta şöyle de bir anım vardır. Oslo’dan Varşova’ya uçmuştum. Uçağım 10’da inmişti. Varşova’dan Wroclaw’a olan otobüsüm ise gece bir buçuktaydı. Havaalanından büyük valizimle otobüs terminaline gittim. Gece yarısına kadar bekleme salonunda bekledim ancak görevliler bu salonu 12’de kapattılar. Benimle birlikte birkaç kişi dışarıda kaldık. Etrafta kış olması sebebi ile açık hiçbir yer yoktu. Dereceler eksi 10’u gösterirken ben buz tutmuş bir bankta oturmaya başladım. Ama vakit geçmiyordu. Bir buçuk saat daha vardı. Ve çok açtım. Beklerken gerçekten bütün vücudumun soğuktan ve açlıktan hissizleştiğini fark ettim. Aramızda Doğu Anadolu soğuğunu bilen arkadaşlara eksi 10 çok gelmeyebilir. Ancak Varşova’nın bulunduğu enleme kıyasla eksi 10’un aynı soğuk olmayacağını tahmin edecek kadar coğrafya bilgimiz olduğunu varsayıyorum. Neyse gerçekten kötü hissetmeye başlayınca yürümeye başladım 1 saat boyunca soğuktan donmamak için terminal etrafında yürüdüm. Nihayetinde otobüs geldi. Koltuğa oturduğumda gözlerim yaşardı. Soğuktan dolayı hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. Hiç bu kadar üşümemiştim.( Evet ilk dönemin soğuğu dedim şey aynen böyle bir şey). Vücut sıcaklığım normale dönünce uyuyakalmışım. Uyandığımda şehrime gelmek üzereydik. Ve tam koltuğumun kenarına Polskibus’ın o şirin otobüs içi ikram poşeti konulmuştu. Türkiye’de olsa uyuduğunuz için kimse size ikramınızı vermezdi. Ama o açlığımın üstüne bu basit olay beni o kadar duygulandırmıştı ki verdikleri şekerli açmayı, tuzlu krakeri ve vişneli meyve suyumun içerken için için ağladım.? Böyle de bir anıydı. Şimdi gülümseyerek yazıyorum bu satırları.

Diğer bir karayolu seçeneğimiz ise BlaBlacar. Türkiye’de kullanmaya cesaret edemediğim bu sistemi Avrupa’da birçok kez kullandım ve hiçbirinde en küçük sorun yaşamadım. Bilmeyenler için BlaBalacar sürücülerin gidecekleri tarihi ve yeri belirterek araçlarındaki boş koltukları kendi belirledikleri ücret karşılığı ilana açtıkları bir site. Bu site araclığı ile sürücü ile iletişime geçip siz de yer ayırabiliyorsunuz. Avrupa’da da oldukça yaygın olan bu sistem ile Polonya içi ve dışı olmak üzere çok uygun fiyatlara seyahat ettim. Özellikle Polskibus’ın sefer koymadığı ülkelere. Bu sistemin en güzel yanı hem sürücü uzun yollarda yalnız kalmıyor ve yaktığı benzini arabasına aldığı insanlardan karşılıyor hem de yolcular cüzi bir fiyata özel araç ile istedikleri yerlere gidiyorlar. Bir de çok güzel insanlarla tanışıp tekrar tekrar onların arabası ile yolculuk edebilirsiniz. Mutlaka deneyin derim.

Tren seçeneğimiz de mevcut. Ancak Avrupa’da tren her zaman pahalı bir ulaşım aracı. Çok erken almadıysanız makul fiyatlara bulmak zor. Tabi tren ile seyahatin keyfi de bir başka.

Nesi meşhur bu Polonya’nın?

Polonya denilince şüphesiz akla ilk gelen şey güzel kızlar değil votkadır. Birinci seçeneğe güzel kızları koyan beylerimiz de var ama ben burada genel kanıdan bahsediyorum. Evet ülkedeki votka çeşitliliği ve ucuzluğu akıllara zarar. Her bütçeye uygun votka bulmak mümkünken hepsinin de ertesi gün yarattığı mide bulantısı ve baş ağrısı aynıdır. Ancak bir marka adı vermek gerekirse Zubrowka çok popülerdir. Şişesi 24 zloty’dir.( Yaklaşık 15 Türk lirası) Üstünde bir bizon resmi vardır. Ve klasik olan çeşidi içinde bir tutam çimen bulunan sarımsı votkadır. Polonya’da votka genelde shot ve sek içilir. Tabiki barlarda ve shot barlarda aklınıza gelen her kombinasyon vardır. Bir de yine Polonya’ya özgü olan fındıklı votka ve süttür. İlk başta duyduğumda ben de aynı tepkiyi verdim ancak denediğiniz zaman harika bir şey. Fındık aromalı süt içiyorsunuz. Baş döndürücü?

Çok lezzetli biraları olan Polonya’da envai çeşit bira deneyebilirsiniz.

En meşhur yemekleri ise Pierogi. Klasik pieroginin iki çeşidi vardır. Mantarlı kıymalı ve patatesli soğanlı. Pierogi bizdeki mantıya çok benzeyen hamurun içine değişik malzemelerin konulması ve yarım ay şeklinde kapatılması ile elde edilen bir yemek. Genelde haşlanan pieroginin fırında pişmiş olanları da inanılmaz lezzetlidir.

Fırında pişmiş pierogi ve sarımsaklı sos
Fırında pişmiş pierogi ve safrımsaklı sos

Restaurantlarda en çok rastlayacağınız lahana ve patates yemekleri olur. Bir de borscht çorbası. Kırmızı lahana ile yapılan bu çorba Doğu Avrupa’nın hemen hemen her ülkesinde çok meşhur.

 

Sanırım Polonya ile ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Emin olun 10 ay yaşadıklarım ve öğrendiklerimden bir bu kadar daha çıkar. Ama sizler için en önemli olan başlıkları bir araya getirmeye çalıştım. Biraz uzun oldu farkındayım ama ben erasmusa gitmeden önce gideceğim ülke hakkında ne araştırdıysam onları tek yazı altında size topladım.  Yazının bu kapanış paragrafına kadar devam eden ve bırakmayan tüm arkadaşlara canı gönülden teşekkür ediyorum. Umarım siz de erasmusunuzu en güzel şekilde yaşarsınız. Gerek Polonya gerek erasmus hakkında aklınıza takılan her türlü soruyu sorabilirsiniz. Sevgiler…


Bu yazının yazarı Gözde Çalışkan’a ayrıca teşekkür ediyoruz, ellerine sağlık. 🙂

Gözde’nin sitesinde ki orjinal yazının adresi ise için lütfen tıklayınız.


 

REKLAM


1

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here